Araç Sürücüleri Farlarını Neden Yakar? Araç sürücüleri geceleri yolun karanlık olmasından dolayı görüş mesafeleri düşer. Sürücüler önlerini görebilmek için aydınlatma ihtiyacı duyarlar. Sürücülerse etrafını aydınlatabilmek adına araçlarında bulunan farları kullanır. Araç farlarını yakan sürücüler kaDevamını oku
Araç Sürücüleri Farlarını Neden Yakar?
Araç sürücüleri geceleri yolun karanlık olmasından dolayı görüş mesafeleri düşer. Sürücüler önlerini görebilmek için aydınlatma ihtiyacı duyarlar. Sürücülerse etrafını aydınlatabilmek adına araçlarında bulunan farları kullanır. Araç farlarını yakan sürücüler karanlık tünellerde ve gece karanlık yollarda etrafını aydınlatarak güvenle sürüş yaparlar. Sürücüler bu farları yakmazsa karanlık tünellerde veya gece geç saatlerde önlerini karanlıktan dolayı göremediğinden bir duvara, bir başka araca veya bir insana çarparak kazaya sebebiyet verebilirler. Bu nedenden dolayı araç sürücülerinin farlarını yakmaları çok kritik bir öneme sahiptir.
Günümüzde teknelerde ve uçaklarda da bu farlar bulunmaktadır. Benzer amaçlara hizmet eden tekne ve uçak farları genellikle kendilerini diğer araçlara karşı belli edebilmek ve fark ettirebilmek adına kullanırlar. Özellikle tekneler birbirleriyle çarpışma riskine karşın bütün güvertesini aydınlatarak varlığını görsel olarak hissettirir. Ayrıca tekneler radyo iletişiminin olmadığı zamanlarda fenerleri mors alfabesi aracılığı ile iletişim amaçlı kullanmaktaydılar. Günümüzde her ne kadar fenerler iletişim amacıyla kullanılmasa da asıl amacı çevreyi aydınlatmaktan çok kendini karanlık sularda aydınlatarak varlığını hissettirmektir.
Uçaklar ise geceleri uçuş yaparken teknelerde olduğu gibi kendilerini fark ettirmek ayrıca iniş yaparken ineceği pisti aydınlatmak amacıyla kullanırlar. İnecekleri pist her ne kadar fazlasıyla aydınlatılmış olsa da uçaklar ekstra olarak kendi ışıklarını da yakarak aydınlatmaya destek sağlamaktadır. Bu sayede hem uçaklar hem tekneler hem de araçlar karanlıkta korunarak ve kendilerini belli ederek güvenli sürüş yapmayı başarırlar.
Trafik Kazalarının Nedenleri Nelerdir? Trafik kazaları günümüzde trafikte yani insanların, motorlu araçların, bisikletlerin ve hayvanların yaptığı ulaşıma denir. Bu ulaşımı yaparken bir takım kurallara uymak zorunda kalırız. Bu kurallara uyum sağlamazsak can ve mal kaybıyla sonuçlanan trafik kazalarDevamını oku
Trafik Kazalarının Nedenleri Nelerdir?
Trafik kazaları günümüzde trafikte yani insanların, motorlu araçların, bisikletlerin ve hayvanların yaptığı ulaşıma denir. Bu ulaşımı yaparken bir takım kurallara uymak zorunda kalırız. Bu kurallara uyum sağlamazsak can ve mal kaybıyla sonuçlanan trafik kazalarına neden olabiliriz. Trafik kazalarının bir takım nedenleri vardır. Bu nedenleri şu şekilde maddeleyebiliriz:
Işıklı trafik cihazlarına uyulmaması.
Telefonla araç kullanılması.
Hız kurallarına uyulmaması.
Yaya geçidinde yaya önceliğini hiçe saymak.
Yayanın yol hakkı olmadığı yerde yola atlaması.
Hayvan çıkabilir tabelalarına dikkat edilmemesi.
Yolun bozuk olması.
Yetersiz ışıklandırma olması.
Aracın kusurlu olması, kaza sırasında bozulması.
Uykusuzluk.
Işıklı Trafik Cihazlarına Uyulmaması: Işıklı trafik cihazları kavşaklarda ve dört yol ağızlarında yayaların ve araçların düzenli bir şekilde ulaşımını sağlayabilmesi adına koyulmuş, uyulması zorunlu bir cihazdır. Kırmızı, sarı ve yeşil olmak üzere üçü de farklı anlamlara gelen ışıklı bir cihazdır. Kendi tarafına kırmızı yanan araç ve yolcular durmalı, kendi tarafına sarı yandığında geçmek için hazırlık yapmalı ve yeşil yandığında bekleme yapmadan geçmelidir.
Telefonla Araç Kullanmak: Telefonla araç kullanmak insanların dikkatini tamamen yola vermesi gerekirken başkasıyla konuştuklarından dolayı dikkatlerinin dağılmasına ve yolda karşılarına gelebilecek bir tehlike anında refleks gösteremeyip kaza yapmalarına yol açar.
Hız Kurallarına Uyulmaması: Şehir içerisinde, çevre yollarında ve otoyollarda uyulan asgari ve azami hız limitleri yolun asfalt kalitesine, trafik yoğunluğuna ve okul bölgesi olup olmadığı gibi seçenekler göz önünde bulundurularak koyulur. Şehir içerisinde altmış kilometre hız yazılan bir yerde araç doksan kilometre ile giderse ani bir tehlike anında fren yapmak için yeterli mesafede olamayacak ve muhtemel bir kazaya sebebiyet verecektir.
Yaya Geçidinde Yaya Önceliğini Hiçe Saymak: Yaya geçitlerinde eğer yayalar için ayrı bir ışıklandırma yoksa öncelik yayanındır. Yaya, yaya geçidini kullanmak için yola girdiği andan itibaren araçların yayalara yol vermesi gerekir. Bu nedenden dolayı yaya geçitlerine yaklaşırken yavaş araç sürülmelidir. Yaya geçitlerini hiçe saymadan son hız yaya geçidine yaklaşılırsa yaya geçidine girecek bir yaya kazaya sebebiyet verebilir.
Yayanın Yol Hakkı Olmadığı Yerde Yola Atlaması: Yayaların normalde girmesinin yasak olduğu cadde ortaları, otoyol gibi alanlarda yayalar yalnızca alt geçit ve üst geçit gibi alanları tercih etmelidir. Bu geçitleri tercih etmeden yasak olmasına rağmen karşıdan karşıya geçmeye çalışan yayalar araçların böyle bir durumu beklemediğinden dolayı kaza yapmasına sebebiyet verebilirler.
Hayvan Çıkabilir Tabelalarına Dikkat Edilmemesi: Hayvanlar insanlar gibi akılları ve iradeleriyle hareket edemezler. Kendi iç güdülerine göre hareket eden canlılardır. Hayvanlar arabanın fren yapıp yapmamasını anlayamaz. Buradan araba geçer diye düşünemez. Bu gibi düşünceleri olmadığından dolayı hayvanlar yerine araç sahiplerinin düşünmeleri gerekmektedir. Hayvan çıkabilecek olası yerlerde normal hızdan daha yavaş sürmeli ve olası bir durumda yola atlayacak hayvana çarpmamak için dikkatli olmalıdır.
Yolun Bozuk Olması: Yolun bozuk olması sürücülerin veya yayaların suçu değildir. Yolun bozuk olması yolu yapan yönetimin suçudur. Yolda çukur olması, yabancı bir madde olması veya cam kırıklarıyla dolu olması araç sürücülerinin hakimiyetini kaybedip ellerinde olmadan kaza yapmalarına sebebiyet verir. Eğer yolda yabancı bir madde görmemiz durumunda şehir içindeysek belediyeyi otoyollarda isek Karayolları Genel Müdürlüğü’nü arayarak durumu ihbar etmeliyiz.
Yetersiz Işıklandırma Olması: Sürücülerin trafikte seyrettiği yerlerin karanlık olması onların karşılarına çıkabilecek olası yaya ve hayvanları görememelerine doğal olarak bir kaza yapmalarına sebebiyet verebilir. Bu nedenden dolayı yapay ışıklandırmanın yetersiz olduğu alanlarda araç farlarını iyi kullanmalı ve hızımızı düşürmeliyiz.
Aracın Kusurlu Olması, Kaza Sırasında Bozulması: Araçların bozuk olması gibi durumlarda araçların trafiğe çıkmadan ilk iş olarak tamir edilmesi gerekmektedir. Aracın herhangi bir yerinde sorun olması halinde aracın bu sorunun büyümesi ve trafikte başka insanların canına ve malına zarar gelebilecek boyutlarda kazalara sebebiyet vermesi kaçınılmazdır.
Uykusuzluk: Uykulu bir şekilde araç sürmek çok tehlikelidir. Özellikle otoyollarda sürekli aynı yere uzun bir süre bakıldığından dolayı uykulu bir şekilde araç sürmek tehlikelidir. Bu durumda araç sürmeye devam etmek sürücünün direksiyon başında uykuya dalması bu nedenden dolayı hakimiyet kaybı sonucu kaza yapmasıyla sonuçlanır. Bu gibi durumlarda güvenli bir dinlenme istasyonunda aracı park edip uyuması gerekir.
Dilimiz İle Ne Tür Tatları Alırız? Vücudumuzun her noktasının muhteşem bir sistemi olduğu gibi dilimizde muhteşem ve kusursuz bir sistem ile işleyen bir duyu organımızdır. Dilimiz ile tüm maddelerin tatlarını hissedebiliriz. Bu tatları şu şekilde listeledikten sonra yazıya devam edebiliriz: Acı EkşiDevamını oku
Dilimiz İle Ne Tür Tatları Alırız?
Vücudumuzun her noktasının muhteşem bir sistemi olduğu gibi dilimizde muhteşem ve kusursuz bir sistem ile işleyen bir duyu organımızdır. Dilimiz ile tüm maddelerin tatlarını hissedebiliriz. Bu tatları şu şekilde listeledikten sonra yazıya devam edebiliriz:
Acı
Ekşi
Tuzlu
Tatlı
Dilimiz bir çok sistemden daha kusursuz işleyen bir sisteme sahiptir. Dilimiz üzerinde bulunan gözle görülmeyen organizmalar ve dokular sayesinde dilimiz dokunduğu maddenin, besinin veya herhangi bir şeyin tadının nasıl olduğunu veya tadı olup olmadığını anlayarak beynimize bilgi verir. Bu sayede dilimizin temas ettiği maddelerin nasıl bir tada sahip olduğunu buna göre beğenip beğenmeyeceğimize karar veririz.
Dilimiz ile ilgili bilinen bir yanlışın aksine her noktanın farklı tatlar aldığının düşünülmesidir. Örneğin dilimizin en ucunun yalnızca tatlı kısımları, en arka kısımların ekşi ve acı kısımları hissettiğidir. Bu doğru bir bilgi değildir. Dilimizin her noktası her türlü tadı alabilecek kadar kusursuz işlemektedir. Yani dilimizin en ön kısmı acı tatları da alır, tatlı tatları da, ekşi tatları da alır.
Dil sağlığımız konusuna gelecek olursak dil sağlığımız vücudumuzun diğer noktalarında olduğu gibi aşırılıklardan kaçmalıyız. Nedir bu aşırılıklar? Aşırı soğuk, aşırı sıcak, aşırı ekşi, aşırı tatlı ve aşırı acı yiyecek ve içecek tüketmekten kaçınmalıyız. Bu tarz yiyecek ve içecekler dilimizin dokularına zarar vererek geçici ve bir süre sonra kalıcı hasarlara yol açabilmektedir.
Dil sağlığımızı bu tarz durumlardan korurken bir diğer konuysa ağzımıza yiyecek ve içecek dışında madde sokmamaktır. Kesici, delici ve sert maddeleri ağzımıza almamalıyız. Ağzımıza yiyecek götürürken yalnızca çatal ve kaşık kullanmalıyız. Kesici ve delici özelliği olan bıçak, ucu kesik parçalar gibi maddeleri ağzımıza götürmemeliyiz. Bu durum ağzımızda ciddi yaralanmalara yol açabilmektedir.
Deri Sağlığını Korumak İçin Ne yapabiliriz? Tüm vücudumuzun sağlığını korumakla görevliyiz. Bunlardan en önemlilerden birisi vücudumuzun her tarafını saran derimizdir. Deri sağlığımızı korumak diğer uzuvlarımız ve organlarımız gibi çok önemlidir. Deri sağlığımızı koruma kadına şunları uygulayabiliriDevamını oku
Deri Sağlığını Korumak İçin Ne yapabiliriz?
Tüm vücudumuzun sağlığını korumakla görevliyiz. Bunlardan en önemlilerden birisi vücudumuzun her tarafını saran derimizdir. Deri sağlığımızı korumak diğer uzuvlarımız ve organlarımız gibi çok önemlidir. Deri sağlığımızı koruma kadına şunları uygulayabiliriz:
Ellerimizle aşırı soğuk ve aşırı sıcak yerlere dokunmamalıyız.
Tahriş edici, asitli veya yakıcı sıvılarla vücudumuzu temas ettirmemeliyiz.
Temiz olduğundan emin olmadığımız yerlerde yüzmemeliyiz.
Vücudumuzu güneş altında çok fazla bekletmemeliyiz.
Güneş altında kalarak vücudumuzun vitamin ihtiyacını karşılamalıyız.
Güneş altında uzun süre kalacak durumdaysak kesinlikle güneş kremi sürmeliyiz.
Vücudumuza ne olduğunu bilmediğimiz kremleri sürmemeliyiz.
Ellerimizi günde bir kaç kere, vücudumuzu haftada bir kaç kere yıkayarak tamamen temizlenmeliyiz.
Deri sağlığımızı korumak bu maddelere göre çok basittir. Vücudumuzun hoşlanmadığı durumlardan ve maddelerden uzak durmalıyız. Vücudumuzu yormamalı ve bu önlemlere dikkat etmeliyiz. Derimizin tahriş olabileceği, zarar görebileceği ve acıyacağı maddelerden ve durumlardan uzak durmalıyız.
Güneş konusu çok önemli bir durumdur. Güneşe hiç görünmemekte zararlıdır, çok görünmekte zararlıdır. Güneş altında koruyucu krem olmadan günde 15-20 dakika kadar vakit geçirilmelidir. Bundan daha fazla güneş altında durmak insan sağlığı için zararlı olabilmektedir bu nedenden dolayı bu süreden fazla güneş altında duracak olursak kesinlikle güneş kremi sürerek vücudumuzu korumalıyız.
Derimizi en sık kullandığımız uzvumuz ellerimizdir. Bu nedenden dolayı ellerimizle yaptıklarımıza çok dikkat etmeliyiz. Ellerimizi ne olduğunu bilmediğimiz sıvıların içerisine sokmamalıyız. Bu sıvılar tahriş edici ve yakıcı olabilir. Özellikle toksik asitlere karşı vücudumuzu çok iyi şekilde korumalıyız. Bu tarz maddeler vücudumuzda kalıcı hasarlara yol açabilir. Bu önlemin yanı sıra ellerimizi gün içerisinde bir çok defa yıkayarak deri sağlığımızı koruyabiliriz.
Karalar mı Fazla yoksa Sular mı Fazladır? Üzerinde yaşadığımız katman olan kara katmanı su katmanından daha azdır. Su katmanı dünyanın yüzde %70'ini çevreliyorken kara katmanı yüzde otuz oranındadır. Bu verilere göre su katmanı dünyanın çevresini kara katmanından daha fazla yer almaktadır. Kara katmDevamını oku
Karalar mı Fazla yoksa Sular mı Fazladır?
Üzerinde yaşadığımız katman olan kara katmanı su katmanından daha azdır. Su katmanı dünyanın yüzde %70’ini çevreliyorken kara katmanı yüzde otuz oranındadır. Bu verilere göre su katmanı dünyanın çevresini kara katmanından daha fazla yer almaktadır.
Kara katmanı üzerinde insanlar, hayvanlar, bitkiler ve mikroskobik canlılar yaşamlarını sürdürmektedir. İnsanlar yüzyıllardır kara katmanında yaşamını sürdürmektedir. İnsanların ve hayvanların yüzyıllardır hayatını sürdürdüğü bu kara katmanı üzerinde geçmişte çok sayıda kitlesel ölümler meydana gelmiştir.
Su katmanı ise dünyanın yarısından fazlasını çevreleyen bir katmandır. İçerisinde henüz keşfedilmemiş canlılar ve insanların ulaşamadığı alanlar vardır. Deniz katmanı öylesine büyüktür ki kara katmanının tam üç katı büyüklüğündedir. Kara katmanının üzerinde sekiz milyara yakın insan ve bunun kadarda canlı yaşadığını düşünecek olursak inanılmaz ve akılalınmaz bir büyüklüğe sahiptir.
Dünya'nın Yüzeyinde Hangi Katmanlar Vardır? Dünya'nın toplamda beş adet katmanı bulunmaktadır ve bunların üç tanesi yüzeyinde bulunur. Gözle görebildiğim katmanlar kara-hava ve su katmanıdır. Diğer isimleriyle şöyle listeleyebiliriz. 1-) Hava Küre (Atmosfer) 2-) Su Küre (Hidrosfer) 3-) Taş Küre (LitDevamını oku
Dünya’nın Yüzeyinde Hangi Katmanlar Vardır?
Dünya’nın toplamda beş adet katmanı bulunmaktadır ve bunların üç tanesi yüzeyinde bulunur. Gözle görebildiğim katmanlar kara-hava ve su katmanıdır. Diğer isimleriyle şöyle listeleyebiliriz.
1-) Hava Küre (Atmosfer)
2-) Su Küre (Hidrosfer)
3-) Taş Küre (Litosfer)
Gözlerimizde gözlemlenebilen bu katmanların yanı sıra bilim adamları eski çağlardaki teknolojiye rağmen dünyamızın merkezinde gözle görünmeyen çok sıcak ve sert katmanlar olduğunu da düşünmekteydi ancak bunu hiç bir zaman kanıtlayamadılar. Günümüz modern teknolojisi ile beraber dünyanın merkezinde, yerin altında iki adet daha sert ve güneş kadar sıcak katman olduğu tespit edilmiş ve bununla ilgili çalışmalar yürütülse de bu katmanlara ulaşmak günümüz teknolojisi ile imkansız olduğu düşünülerek kazı çalışmaları yürütülmemiştir.
Dünyanın merkezi çok sayıda kitap, film ve çizgi romana konu olmuştur. Bununla ilgili çalışmalar yapan bilim insanları merkeze doğru kazılar yaptıkça sıcaklığın inanılmaz derecede artması, kazılan taşların çok sertleşmesi gibi sorunlar nedeniyle bu çalışmanın günümüz şartları ile imkansız olduğuna kanaat getirmiş ve kazı ile yapılan bilimsel çalışmalar durdurulmuştur. Bununla ilgili pek çok maden şirketi gizliden gizliye çalışma yürütmektedir çünkü bu katmanların derininde çok değerli madenler olduğu düşünülmektedir.
Dünyanın yüzeyinde bulunan bu üç katman ise insanların yaşaması için ihtiyaç duyacağı bazı şeylere ev sahipliği yapmaktadır. Hava Küre içerisinde çok farklı gazları barındıran bir katmandır ancak bu katmanda insanların en temel ihtiyacı olan oksijen bulunmaktadır. Oksijen sayesinde insanlar solunum yaparak yaşamlarını sürdürürler. Su küre ise bir insanın vücudunda da bulunan %70’e yakın su oranını karşılayan, hayatını sürdürmesine yarayan su ihtiyacını karşılar. Kara katmanı ise insanların yaşamını sürdürüp yapılar inşa edebileceği, barınabileceği ve hayatta kalabileceği bir katmandır. Bu nedenle bu üç katman insanlar için hayati önem taşır.
Dünya'nın İçinde Hangi Katmanlar Vardır? Dünya'nın toplamda beş adet katmanı bulunmaktadır. Bu katmanlardan yalnızca üç tanesini görebilmekteyiz. Dünyanın katmanları şu şekilde listelenmektedir. 1-) Hava Küre (Atmosfer) 2-) Su Küre (Hidrosfer) 3-) Taş Küre (Litosfer) 4-) Ateş Küre (Pirosfer) 5-) AğıDevamını oku
Dünya’nın İçinde Hangi Katmanlar Vardır?
Dünya’nın toplamda beş adet katmanı bulunmaktadır. Bu katmanlardan yalnızca üç tanesini görebilmekteyiz. Dünyanın katmanları şu şekilde listelenmektedir.
1-) Hava Küre (Atmosfer)
2-) Su Küre (Hidrosfer)
3-) Taş Küre (Litosfer)
4-) Ateş Küre (Pirosfer)
5-) Ağır Küre (Barisfer)
Dünya’nın gözlemleyebildiğimiz ilk üç küresi çevremizde de gördüğümüz katmanlardandır. Nefes alıp içimize çektiğimiz oksijen hava küreye aittir. Yazın kavurucu sıcaklıklarda içine girip serinlediğimiz denizler su küreyi oluşturur. Ayağımızı basıp üstüne yapılar inşa ettiğimiz sert zemin ise taş küredir.
Gözlemlemek için henüz yeterli teknolojimizin olmadığı ve güneşten daha sıcak bir enerjiye sahip olan ateş küre ile ağır küre dünyanın içinde bulunmaktadır. Dünya’nın en merkezinde bulunan bu katmanlara tarihte ulaşılmaya çalışılmış ancak yaklaştıkça artan sert taşlar ve inanılmaz kavurucu sıcaklık dayanılmaz bir hal aldığı için çalışmalar durdurulmuş ve bir daha gidilmemiştir. Güneş kadar sıcak olduğu düşünülen bu katmanların inanılmaz bir enerjiye sahip olduğunu biliyoruz.
Dünya’nın merkezine doğru yapılacak bir yolculuk için henüz teknoloji gelişmediği için elle tutulur bir çalışma olmasa da bilim adamları dünyanın merkezine ulaşabilmek için çalışmalarını sürdürüyor. Galaksimizin öbür ucuna uzay araçları gönderebiliyoruz ancak henüz Dünya’nın merkezine, bir kaç yüz kilometre merkezimize bir kaç adım attığımız zaman korkarak geri çekiliyoruz. Dünya kendi gizemini koruyor ve enerjisini saklıyor. Güneş’ten daha sıcak bir kaynak olan bu katmanlara bir gün erişebiliriz belki de.
Dünyanın Yüzeyi Düz Olsaydı Ne Olurdu? Dünyamızın şu anki şekli geoit olarak adlandırılan; kutuplardan basık ekvatordan şişkin bir haldedir. Eski teorilere göre dünya düz olsaydı şu tarz sorunlar yaşayabilirdik: Dünyanın her yeri aynı anda güneş alacaktır ve dünyanın her yerinde aynı anda gece-gündüDevamını oku
Dünyanın Yüzeyi Düz Olsaydı Ne Olurdu?
Dünyamızın şu anki şekli geoit olarak adlandırılan; kutuplardan basık ekvatordan şişkin bir haldedir. Eski teorilere göre dünya düz olsaydı şu tarz sorunlar yaşayabilirdik: Dünyanın her yeri aynı anda güneş alacaktır ve dünyanın her yerinde aynı anda gece-gündüz yaşanacaktı. Ayrıca bir yerin sonuna kadar gittiğimizde biteceği için düşebilirdik. Ayrıca yüksek bir tepeye çıktığımızda dünyanın öbür ucunu bu yüksek yerden görebilirdik. Bu tarz mantıksız olaylar nedeniyle dünyanın düz olduğunu hayal etmek zor.
Ortaçağ Avrupası’nda veya diğer adıyla “Karanlık Çağ”da Avrupa günümüzün tam aksine bilim alanında çok geri, zihniyeti gelişmemiz ve kendini geliştirmeyen topluluklardan birisiydi. Bunun sebebi Hristiyan Roma Katolik Kilisesinin İncil’in insanlar tarafından okunmasına izin vermemesi, insanların eğitimden uzak durmasını istemesi, sorgulamamasını ve kilisenin dediği her şeye koşulsuz bağlı kalmasını istediğinden bunun sonucunda din istismarı yarattığından ötürü halk cahil kalmış, gelişmemiş ve sorgulamamıştır. Sorgulamayan bir halk kendini geliştirmeyerek kilisenin kendisini istismar etmesine izin vermiştir.
Kilisenin halkı istismar etmesi sonucu bilimde geri kalmıştır. Kilise bir zamanlar dünyanın düz olduğunu halka kabul ettirmiştir. Bunu inkar eden bilim insanları ise dinden çıkartma dediğimiz aforoz edilerek halktan dışlanır, hatasından dönmesi istenir ve buna devam ederse idam edilirdi. Bu nedenden ötürü bir çok bilim insanı kilisenin dediğinin aksini söylediği için idam edilmiştir.
Şiddetli Sesler Kulaklarımıza Nasıl Zarar Verebilir? Çevremizde duyduğumuz sesleri kulağımız aracılığı ile işitiriz. Bu seslerin bazıları kulaklarımıza zarar verebilmektedir. Çok yakından dinlediğimiz veya çok şiddetli sesler kulağımıza ciddi zararlar verebilmektedir. Bu seslere yakından uzun süre mDevamını oku
Şiddetli Sesler Kulaklarımıza Nasıl Zarar Verebilir?
Çevremizde duyduğumuz sesleri kulağımız aracılığı ile işitiriz. Bu seslerin bazıları kulaklarımıza zarar verebilmektedir. Çok yakından dinlediğimiz veya çok şiddetli sesler kulağımıza ciddi zararlar verebilmektedir. Bu seslere yakından uzun süre maruz kalmamız halinde kulak zarının zarar geçici ve kalıcı hasar görmesi, baş ağrısı, mide bulantısı ve çeşitli ciddi rahatsızlıklara sebep olabilir. Bu nedenden ötürü düğünlerde, konserlerde ve diğer eğlence alanlarında şiddetli seslere doğrudan kalmaktan kaçınmalı, daha sakin seslerin olduğu yerlerde bulunmalıyız.
Düğünler, nişanlar, konser alanları, okullardaki etkinlikler ve çeşitli ses kaynaklarının olduğu yerlerde bulunmak çok tehlikeli olabilmektedir. Kulaklık, kulak tıkacı gibi önlemler alamıyorsak bu tarz bölgelerde uzun süre durmak insanların başını ciddi şekilde ağrıtıp kulaklarına zarar vermektedir. Şiddetli seslere uzun süre maruz kalmak insanların kulaklarında kalıcı hasara bile neden olmaktadır. Bu hasarlar geri dönüşü olmayan, insanları hayatının geri kalanında büyük sorunlar yaşamasına neden olabilmektedir.
Sesleri duymamıza yarayan duyu organlarımızdan olan kulak, bir çok işlevi yerine getirmektedir. Çevremizde duyduğumuz sesleri algılamak, bunları işlemek ve beyne iletmek görevi çok önemlidir. Bu nedenden ötürü kulak sağlığımızı korumamız gerekmektedir. Kulağımızı düzenli temizlemeli, duştayken özenle yıkamalı, şiddetli seslerden ve yakın mesafedeki seslerden kaçınmalıyız. Bu tarz durumları uygulayarak kulak ve vücut sağlığımızı koruyabiliriz.
Pürüzsüz Bir Yüzey Nasıl Pürüzlü Hâle Getirilebilir? Pürüzsüz yapıların özelliği o yapıyı kazanmak için birtakım işlemlerden geçip o şekilde mevcut olan yapıya sahip olmalarıdır. Bu durumda pürüzsüz yüzeylerini bozmanın yolu, onların yapılarını bozmak; belli olan yapılarını kırmak, parçalamak ve yakDevamını oku
Pürüzsüz Bir Yüzey Nasıl Pürüzlü Hâle Getirilebilir?
Pürüzsüz yapıların özelliği o yapıyı kazanmak için birtakım işlemlerden geçip o şekilde mevcut olan yapıya sahip olmalarıdır. Bu durumda pürüzsüz yüzeylerini bozmanın yolu, onların yapılarını bozmak; belli olan yapılarını kırmak, parçalamak ve yakmak gibi yöntemler yüzeyindeki pürüzsüz yüzeyi pürüzsüz bir hale getirmektir. Bu yöntemlerle artık o yüzeylere dokunduğumuzda pürüzsüzlüklerini kaybettiklerini göreceğiz.
Pürüzsüz bir yapı olan cama sert bir müdahale uygulayarak onu çatlatmak, onun üstü dümdüz olan yapısını bozacaktır ve dokunulduğunda artık düzgün olmadığı görülecektir. Bu durumda artık pürüzsüz bir yüzey olma özelliğini kaybedecek ve uygulanan şiddete karşın çatlayıp pürüzlü bir yüzey haline gelecektir. Aynı zamanda bir parkeyi üst kısmından parçalamak da onun düzgün yapısını kaybetmesine sebep olacaktır.
Düzgün plastik bir yüzeyi ateş kullanarak yakıp eritmek onun düzgün yapısını bozacaktır. Düzgün yapısı bozulan plastik bir süre sonra maddesel olarak da değişime uğrayacağından artık pürüzsüz bir madde olma özelliğini kaybeder. Pürüzlü bir hale bürünür ve dokunulduğunda rahat bir şekilde yaşadığı değişim kişiler tarafından gözlemlenebilecek seviyeye gelir. Bu yöntem düz bir parkede de yine kullanılabilir.
Sürücüler Geceleri veya Karanlık Tünellerde Neden Araçların Farını Yakar?
Araç Sürücüleri Farlarını Neden Yakar? Araç sürücüleri geceleri yolun karanlık olmasından dolayı görüş mesafeleri düşer. Sürücüler önlerini görebilmek için aydınlatma ihtiyacı duyarlar. Sürücülerse etrafını aydınlatabilmek adına araçlarında bulunan farları kullanır. Araç farlarını yakan sürücüler kaDevamını oku
Araç Sürücüleri Farlarını Neden Yakar?
Araç sürücüleri geceleri yolun karanlık olmasından dolayı görüş mesafeleri düşer. Sürücüler önlerini görebilmek için aydınlatma ihtiyacı duyarlar. Sürücülerse etrafını aydınlatabilmek adına araçlarında bulunan farları kullanır. Araç farlarını yakan sürücüler karanlık tünellerde ve gece karanlık yollarda etrafını aydınlatarak güvenle sürüş yaparlar. Sürücüler bu farları yakmazsa karanlık tünellerde veya gece geç saatlerde önlerini karanlıktan dolayı göremediğinden bir duvara, bir başka araca veya bir insana çarparak kazaya sebebiyet verebilirler. Bu nedenden dolayı araç sürücülerinin farlarını yakmaları çok kritik bir öneme sahiptir.
Günümüzde teknelerde ve uçaklarda da bu farlar bulunmaktadır. Benzer amaçlara hizmet eden tekne ve uçak farları genellikle kendilerini diğer araçlara karşı belli edebilmek ve fark ettirebilmek adına kullanırlar. Özellikle tekneler birbirleriyle çarpışma riskine karşın bütün güvertesini aydınlatarak varlığını görsel olarak hissettirir. Ayrıca tekneler radyo iletişiminin olmadığı zamanlarda fenerleri mors alfabesi aracılığı ile iletişim amaçlı kullanmaktaydılar. Günümüzde her ne kadar fenerler iletişim amacıyla kullanılmasa da asıl amacı çevreyi aydınlatmaktan çok kendini karanlık sularda aydınlatarak varlığını hissettirmektir.
Uçaklar ise geceleri uçuş yaparken teknelerde olduğu gibi kendilerini fark ettirmek ayrıca iniş yaparken ineceği pisti aydınlatmak amacıyla kullanırlar. İnecekleri pist her ne kadar fazlasıyla aydınlatılmış olsa da uçaklar ekstra olarak kendi ışıklarını da yakarak aydınlatmaya destek sağlamaktadır. Bu sayede hem uçaklar hem tekneler hem de araçlar karanlıkta korunarak ve kendilerini belli ederek güvenli sürüş yapmayı başarırlar.
Daha az görTrafik Kazalarının Başlıca Sebepleri Nelerdir?
Trafik Kazalarının Nedenleri Nelerdir? Trafik kazaları günümüzde trafikte yani insanların, motorlu araçların, bisikletlerin ve hayvanların yaptığı ulaşıma denir. Bu ulaşımı yaparken bir takım kurallara uymak zorunda kalırız. Bu kurallara uyum sağlamazsak can ve mal kaybıyla sonuçlanan trafik kazalarDevamını oku
Trafik Kazalarının Nedenleri Nelerdir?
Trafik kazaları günümüzde trafikte yani insanların, motorlu araçların, bisikletlerin ve hayvanların yaptığı ulaşıma denir. Bu ulaşımı yaparken bir takım kurallara uymak zorunda kalırız. Bu kurallara uyum sağlamazsak can ve mal kaybıyla sonuçlanan trafik kazalarına neden olabiliriz. Trafik kazalarının bir takım nedenleri vardır. Bu nedenleri şu şekilde maddeleyebiliriz:
Işıklı Trafik Cihazlarına Uyulmaması: Işıklı trafik cihazları kavşaklarda ve dört yol ağızlarında yayaların ve araçların düzenli bir şekilde ulaşımını sağlayabilmesi adına koyulmuş, uyulması zorunlu bir cihazdır. Kırmızı, sarı ve yeşil olmak üzere üçü de farklı anlamlara gelen ışıklı bir cihazdır. Kendi tarafına kırmızı yanan araç ve yolcular durmalı, kendi tarafına sarı yandığında geçmek için hazırlık yapmalı ve yeşil yandığında bekleme yapmadan geçmelidir.
Telefonla Araç Kullanmak: Telefonla araç kullanmak insanların dikkatini tamamen yola vermesi gerekirken başkasıyla konuştuklarından dolayı dikkatlerinin dağılmasına ve yolda karşılarına gelebilecek bir tehlike anında refleks gösteremeyip kaza yapmalarına yol açar.
Hız Kurallarına Uyulmaması: Şehir içerisinde, çevre yollarında ve otoyollarda uyulan asgari ve azami hız limitleri yolun asfalt kalitesine, trafik yoğunluğuna ve okul bölgesi olup olmadığı gibi seçenekler göz önünde bulundurularak koyulur. Şehir içerisinde altmış kilometre hız yazılan bir yerde araç doksan kilometre ile giderse ani bir tehlike anında fren yapmak için yeterli mesafede olamayacak ve muhtemel bir kazaya sebebiyet verecektir.
Yaya Geçidinde Yaya Önceliğini Hiçe Saymak: Yaya geçitlerinde eğer yayalar için ayrı bir ışıklandırma yoksa öncelik yayanındır. Yaya, yaya geçidini kullanmak için yola girdiği andan itibaren araçların yayalara yol vermesi gerekir. Bu nedenden dolayı yaya geçitlerine yaklaşırken yavaş araç sürülmelidir. Yaya geçitlerini hiçe saymadan son hız yaya geçidine yaklaşılırsa yaya geçidine girecek bir yaya kazaya sebebiyet verebilir.
Yayanın Yol Hakkı Olmadığı Yerde Yola Atlaması: Yayaların normalde girmesinin yasak olduğu cadde ortaları, otoyol gibi alanlarda yayalar yalnızca alt geçit ve üst geçit gibi alanları tercih etmelidir. Bu geçitleri tercih etmeden yasak olmasına rağmen karşıdan karşıya geçmeye çalışan yayalar araçların böyle bir durumu beklemediğinden dolayı kaza yapmasına sebebiyet verebilirler.
Hayvan Çıkabilir Tabelalarına Dikkat Edilmemesi: Hayvanlar insanlar gibi akılları ve iradeleriyle hareket edemezler. Kendi iç güdülerine göre hareket eden canlılardır. Hayvanlar arabanın fren yapıp yapmamasını anlayamaz. Buradan araba geçer diye düşünemez. Bu gibi düşünceleri olmadığından dolayı hayvanlar yerine araç sahiplerinin düşünmeleri gerekmektedir. Hayvan çıkabilecek olası yerlerde normal hızdan daha yavaş sürmeli ve olası bir durumda yola atlayacak hayvana çarpmamak için dikkatli olmalıdır.
Yolun Bozuk Olması: Yolun bozuk olması sürücülerin veya yayaların suçu değildir. Yolun bozuk olması yolu yapan yönetimin suçudur. Yolda çukur olması, yabancı bir madde olması veya cam kırıklarıyla dolu olması araç sürücülerinin hakimiyetini kaybedip ellerinde olmadan kaza yapmalarına sebebiyet verir. Eğer yolda yabancı bir madde görmemiz durumunda şehir içindeysek belediyeyi otoyollarda isek Karayolları Genel Müdürlüğü’nü arayarak durumu ihbar etmeliyiz.
Yetersiz Işıklandırma Olması: Sürücülerin trafikte seyrettiği yerlerin karanlık olması onların karşılarına çıkabilecek olası yaya ve hayvanları görememelerine doğal olarak bir kaza yapmalarına sebebiyet verebilir. Bu nedenden dolayı yapay ışıklandırmanın yetersiz olduğu alanlarda araç farlarını iyi kullanmalı ve hızımızı düşürmeliyiz.
Aracın Kusurlu Olması, Kaza Sırasında Bozulması: Araçların bozuk olması gibi durumlarda araçların trafiğe çıkmadan ilk iş olarak tamir edilmesi gerekmektedir. Aracın herhangi bir yerinde sorun olması halinde aracın bu sorunun büyümesi ve trafikte başka insanların canına ve malına zarar gelebilecek boyutlarda kazalara sebebiyet vermesi kaçınılmazdır.
Uykusuzluk: Uykulu bir şekilde araç sürmek çok tehlikelidir. Özellikle otoyollarda sürekli aynı yere uzun bir süre bakıldığından dolayı uykulu bir şekilde araç sürmek tehlikelidir. Bu durumda araç sürmeye devam etmek sürücünün direksiyon başında uykuya dalması bu nedenden dolayı hakimiyet kaybı sonucu kaza yapmasıyla sonuçlanır. Bu gibi durumlarda güvenli bir dinlenme istasyonunda aracı park edip uyuması gerekir.
Daha az görDilimizle Hangi Tatları Alırız?
Dilimiz İle Ne Tür Tatları Alırız? Vücudumuzun her noktasının muhteşem bir sistemi olduğu gibi dilimizde muhteşem ve kusursuz bir sistem ile işleyen bir duyu organımızdır. Dilimiz ile tüm maddelerin tatlarını hissedebiliriz. Bu tatları şu şekilde listeledikten sonra yazıya devam edebiliriz: Acı EkşiDevamını oku
Dilimiz İle Ne Tür Tatları Alırız?
Vücudumuzun her noktasının muhteşem bir sistemi olduğu gibi dilimizde muhteşem ve kusursuz bir sistem ile işleyen bir duyu organımızdır. Dilimiz ile tüm maddelerin tatlarını hissedebiliriz. Bu tatları şu şekilde listeledikten sonra yazıya devam edebiliriz:
Dilimiz bir çok sistemden daha kusursuz işleyen bir sisteme sahiptir. Dilimiz üzerinde bulunan gözle görülmeyen organizmalar ve dokular sayesinde dilimiz dokunduğu maddenin, besinin veya herhangi bir şeyin tadının nasıl olduğunu veya tadı olup olmadığını anlayarak beynimize bilgi verir. Bu sayede dilimizin temas ettiği maddelerin nasıl bir tada sahip olduğunu buna göre beğenip beğenmeyeceğimize karar veririz.
Dilimiz ile ilgili bilinen bir yanlışın aksine her noktanın farklı tatlar aldığının düşünülmesidir. Örneğin dilimizin en ucunun yalnızca tatlı kısımları, en arka kısımların ekşi ve acı kısımları hissettiğidir. Bu doğru bir bilgi değildir. Dilimizin her noktası her türlü tadı alabilecek kadar kusursuz işlemektedir. Yani dilimizin en ön kısmı acı tatları da alır, tatlı tatları da, ekşi tatları da alır.
Dil sağlığımız konusuna gelecek olursak dil sağlığımız vücudumuzun diğer noktalarında olduğu gibi aşırılıklardan kaçmalıyız. Nedir bu aşırılıklar? Aşırı soğuk, aşırı sıcak, aşırı ekşi, aşırı tatlı ve aşırı acı yiyecek ve içecek tüketmekten kaçınmalıyız. Bu tarz yiyecek ve içecekler dilimizin dokularına zarar vererek geçici ve bir süre sonra kalıcı hasarlara yol açabilmektedir.
Daha az görDil sağlığımızı bu tarz durumlardan korurken bir diğer konuysa ağzımıza yiyecek ve içecek dışında madde sokmamaktır. Kesici, delici ve sert maddeleri ağzımıza almamalıyız. Ağzımıza yiyecek götürürken yalnızca çatal ve kaşık kullanmalıyız. Kesici ve delici özelliği olan bıçak, ucu kesik parçalar gibi maddeleri ağzımıza götürmemeliyiz. Bu durum ağzımızda ciddi yaralanmalara yol açabilmektedir.
Deri Sağlığımız İçin Neler Yapmalıyız?
Deri Sağlığını Korumak İçin Ne yapabiliriz? Tüm vücudumuzun sağlığını korumakla görevliyiz. Bunlardan en önemlilerden birisi vücudumuzun her tarafını saran derimizdir. Deri sağlığımızı korumak diğer uzuvlarımız ve organlarımız gibi çok önemlidir. Deri sağlığımızı koruma kadına şunları uygulayabiliriDevamını oku
Deri Sağlığını Korumak İçin Ne yapabiliriz?
Tüm vücudumuzun sağlığını korumakla görevliyiz. Bunlardan en önemlilerden birisi vücudumuzun her tarafını saran derimizdir. Deri sağlığımızı korumak diğer uzuvlarımız ve organlarımız gibi çok önemlidir. Deri sağlığımızı koruma kadına şunları uygulayabiliriz:
Deri sağlığımızı korumak bu maddelere göre çok basittir. Vücudumuzun hoşlanmadığı durumlardan ve maddelerden uzak durmalıyız. Vücudumuzu yormamalı ve bu önlemlere dikkat etmeliyiz. Derimizin tahriş olabileceği, zarar görebileceği ve acıyacağı maddelerden ve durumlardan uzak durmalıyız.
Güneş konusu çok önemli bir durumdur. Güneşe hiç görünmemekte zararlıdır, çok görünmekte zararlıdır. Güneş altında koruyucu krem olmadan günde 15-20 dakika kadar vakit geçirilmelidir. Bundan daha fazla güneş altında durmak insan sağlığı için zararlı olabilmektedir bu nedenden dolayı bu süreden fazla güneş altında duracak olursak kesinlikle güneş kremi sürerek vücudumuzu korumalıyız.
Derimizi en sık kullandığımız uzvumuz ellerimizdir. Bu nedenden dolayı ellerimizle yaptıklarımıza çok dikkat etmeliyiz. Ellerimizi ne olduğunu bilmediğimiz sıvıların içerisine sokmamalıyız. Bu sıvılar tahriş edici ve yakıcı olabilir. Özellikle toksik asitlere karşı vücudumuzu çok iyi şekilde korumalıyız. Bu tarz maddeler vücudumuzda kalıcı hasarlara yol açabilir. Bu önlemin yanı sıra ellerimizi gün içerisinde bir çok defa yıkayarak deri sağlığımızı koruyabiliriz.
Daha az görYeryüzünde Karalar mı Yoksa Sular mı Daha Fazla Yer Kaplamaktadır?
Karalar mı Fazla yoksa Sular mı Fazladır? Üzerinde yaşadığımız katman olan kara katmanı su katmanından daha azdır. Su katmanı dünyanın yüzde %70'ini çevreliyorken kara katmanı yüzde otuz oranındadır. Bu verilere göre su katmanı dünyanın çevresini kara katmanından daha fazla yer almaktadır. Kara katmDevamını oku
Karalar mı Fazla yoksa Sular mı Fazladır?
Üzerinde yaşadığımız katman olan kara katmanı su katmanından daha azdır. Su katmanı dünyanın yüzde %70’ini çevreliyorken kara katmanı yüzde otuz oranındadır. Bu verilere göre su katmanı dünyanın çevresini kara katmanından daha fazla yer almaktadır.
Kara katmanı üzerinde insanlar, hayvanlar, bitkiler ve mikroskobik canlılar yaşamlarını sürdürmektedir. İnsanlar yüzyıllardır kara katmanında yaşamını sürdürmektedir. İnsanların ve hayvanların yüzyıllardır hayatını sürdürdüğü bu kara katmanı üzerinde geçmişte çok sayıda kitlesel ölümler meydana gelmiştir.
Su katmanı ise dünyanın yarısından fazlasını çevreleyen bir katmandır. İçerisinde henüz keşfedilmemiş canlılar ve insanların ulaşamadığı alanlar vardır. Deniz katmanı öylesine büyüktür ki kara katmanının tam üç katı büyüklüğündedir. Kara katmanının üzerinde sekiz milyara yakın insan ve bunun kadarda canlı yaşadığını düşünecek olursak inanılmaz ve akılalınmaz bir büyüklüğe sahiptir.
Daha az görDünya’mızın Yüzeyinde Hangi Katmanlar Vardır?
Dünya'nın Yüzeyinde Hangi Katmanlar Vardır? Dünya'nın toplamda beş adet katmanı bulunmaktadır ve bunların üç tanesi yüzeyinde bulunur. Gözle görebildiğim katmanlar kara-hava ve su katmanıdır. Diğer isimleriyle şöyle listeleyebiliriz. 1-) Hava Küre (Atmosfer) 2-) Su Küre (Hidrosfer) 3-) Taş Küre (LitDevamını oku
Dünya’nın Yüzeyinde Hangi Katmanlar Vardır?
Dünya’nın toplamda beş adet katmanı bulunmaktadır ve bunların üç tanesi yüzeyinde bulunur. Gözle görebildiğim katmanlar kara-hava ve su katmanıdır. Diğer isimleriyle şöyle listeleyebiliriz.
1-) Hava Küre (Atmosfer)
2-) Su Küre (Hidrosfer)
3-) Taş Küre (Litosfer)
Gözlerimizde gözlemlenebilen bu katmanların yanı sıra bilim adamları eski çağlardaki teknolojiye rağmen dünyamızın merkezinde gözle görünmeyen çok sıcak ve sert katmanlar olduğunu da düşünmekteydi ancak bunu hiç bir zaman kanıtlayamadılar. Günümüz modern teknolojisi ile beraber dünyanın merkezinde, yerin altında iki adet daha sert ve güneş kadar sıcak katman olduğu tespit edilmiş ve bununla ilgili çalışmalar yürütülse de bu katmanlara ulaşmak günümüz teknolojisi ile imkansız olduğu düşünülerek kazı çalışmaları yürütülmemiştir.
Dünyanın merkezi çok sayıda kitap, film ve çizgi romana konu olmuştur. Bununla ilgili çalışmalar yapan bilim insanları merkeze doğru kazılar yaptıkça sıcaklığın inanılmaz derecede artması, kazılan taşların çok sertleşmesi gibi sorunlar nedeniyle bu çalışmanın günümüz şartları ile imkansız olduğuna kanaat getirmiş ve kazı ile yapılan bilimsel çalışmalar durdurulmuştur. Bununla ilgili pek çok maden şirketi gizliden gizliye çalışma yürütmektedir çünkü bu katmanların derininde çok değerli madenler olduğu düşünülmektedir.
Dünyanın yüzeyinde bulunan bu üç katman ise insanların yaşaması için ihtiyaç duyacağı bazı şeylere ev sahipliği yapmaktadır. Hava Küre içerisinde çok farklı gazları barındıran bir katmandır ancak bu katmanda insanların en temel ihtiyacı olan oksijen bulunmaktadır. Oksijen sayesinde insanlar solunum yaparak yaşamlarını sürdürürler. Su küre ise bir insanın vücudunda da bulunan %70’e yakın su oranını karşılayan, hayatını sürdürmesine yarayan su ihtiyacını karşılar. Kara katmanı ise insanların yaşamını sürdürüp yapılar inşa edebileceği, barınabileceği ve hayatta kalabileceği bir katmandır. Bu nedenle bu üç katman insanlar için hayati önem taşır.
Daha az görDünya’mızın İçinde Hangi Katmanlar Vardır?
Dünya'nın İçinde Hangi Katmanlar Vardır? Dünya'nın toplamda beş adet katmanı bulunmaktadır. Bu katmanlardan yalnızca üç tanesini görebilmekteyiz. Dünyanın katmanları şu şekilde listelenmektedir. 1-) Hava Küre (Atmosfer) 2-) Su Küre (Hidrosfer) 3-) Taş Küre (Litosfer) 4-) Ateş Küre (Pirosfer) 5-) AğıDevamını oku
Dünya’nın İçinde Hangi Katmanlar Vardır?
Dünya’nın toplamda beş adet katmanı bulunmaktadır. Bu katmanlardan yalnızca üç tanesini görebilmekteyiz. Dünyanın katmanları şu şekilde listelenmektedir.
1-) Hava Küre (Atmosfer)
2-) Su Küre (Hidrosfer)
3-) Taş Küre (Litosfer)
4-) Ateş Küre (Pirosfer)
5-) Ağır Küre (Barisfer)
Dünya’nın gözlemleyebildiğimiz ilk üç küresi çevremizde de gördüğümüz katmanlardandır. Nefes alıp içimize çektiğimiz oksijen hava küreye aittir. Yazın kavurucu sıcaklıklarda içine girip serinlediğimiz denizler su küreyi oluşturur. Ayağımızı basıp üstüne yapılar inşa ettiğimiz sert zemin ise taş küredir.
Gözlemlemek için henüz yeterli teknolojimizin olmadığı ve güneşten daha sıcak bir enerjiye sahip olan ateş küre ile ağır küre dünyanın içinde bulunmaktadır. Dünya’nın en merkezinde bulunan bu katmanlara tarihte ulaşılmaya çalışılmış ancak yaklaştıkça artan sert taşlar ve inanılmaz kavurucu sıcaklık dayanılmaz bir hal aldığı için çalışmalar durdurulmuş ve bir daha gidilmemiştir. Güneş kadar sıcak olduğu düşünülen bu katmanların inanılmaz bir enerjiye sahip olduğunu biliyoruz.
Dünya’nın merkezine doğru yapılacak bir yolculuk için henüz teknoloji gelişmediği için elle tutulur bir çalışma olmasa da bilim adamları dünyanın merkezine ulaşabilmek için çalışmalarını sürdürüyor. Galaksimizin öbür ucuna uzay araçları gönderebiliyoruz ancak henüz Dünya’nın merkezine, bir kaç yüz kilometre merkezimize bir kaç adım attığımız zaman korkarak geri çekiliyoruz. Dünya kendi gizemini koruyor ve enerjisini saklıyor. Güneş’ten daha sıcak bir kaynak olan bu katmanlara bir gün erişebiliriz belki de.
Daha az görDünya’mız Bir Kitabın Yüzeyi Gibi Düz Olsaydı Neler Olurdu?
Dünyanın Yüzeyi Düz Olsaydı Ne Olurdu? Dünyamızın şu anki şekli geoit olarak adlandırılan; kutuplardan basık ekvatordan şişkin bir haldedir. Eski teorilere göre dünya düz olsaydı şu tarz sorunlar yaşayabilirdik: Dünyanın her yeri aynı anda güneş alacaktır ve dünyanın her yerinde aynı anda gece-gündüDevamını oku
Dünyanın Yüzeyi Düz Olsaydı Ne Olurdu?
Dünyamızın şu anki şekli geoit olarak adlandırılan; kutuplardan basık ekvatordan şişkin bir haldedir. Eski teorilere göre dünya düz olsaydı şu tarz sorunlar yaşayabilirdik: Dünyanın her yeri aynı anda güneş alacaktır ve dünyanın her yerinde aynı anda gece-gündüz yaşanacaktı. Ayrıca bir yerin sonuna kadar gittiğimizde biteceği için düşebilirdik. Ayrıca yüksek bir tepeye çıktığımızda dünyanın öbür ucunu bu yüksek yerden görebilirdik. Bu tarz mantıksız olaylar nedeniyle dünyanın düz olduğunu hayal etmek zor.
Ortaçağ Avrupası’nda veya diğer adıyla “Karanlık Çağ”da Avrupa günümüzün tam aksine bilim alanında çok geri, zihniyeti gelişmemiz ve kendini geliştirmeyen topluluklardan birisiydi. Bunun sebebi Hristiyan Roma Katolik Kilisesinin İncil’in insanlar tarafından okunmasına izin vermemesi, insanların eğitimden uzak durmasını istemesi, sorgulamamasını ve kilisenin dediği her şeye koşulsuz bağlı kalmasını istediğinden bunun sonucunda din istismarı yarattığından ötürü halk cahil kalmış, gelişmemiş ve sorgulamamıştır. Sorgulamayan bir halk kendini geliştirmeyerek kilisenin kendisini istismar etmesine izin vermiştir.
Kilisenin halkı istismar etmesi sonucu bilimde geri kalmıştır. Kilise bir zamanlar dünyanın düz olduğunu halka kabul ettirmiştir. Bunu inkar eden bilim insanları ise dinden çıkartma dediğimiz aforoz edilerek halktan dışlanır, hatasından dönmesi istenir ve buna devam ederse idam edilirdi. Bu nedenden ötürü bir çok bilim insanı kilisenin dediğinin aksini söylediği için idam edilmiştir.
Daha az görŞiddetli Seslerin Sebep Olabileceği Zararlar Nelerdir?
Şiddetli Sesler Kulaklarımıza Nasıl Zarar Verebilir? Çevremizde duyduğumuz sesleri kulağımız aracılığı ile işitiriz. Bu seslerin bazıları kulaklarımıza zarar verebilmektedir. Çok yakından dinlediğimiz veya çok şiddetli sesler kulağımıza ciddi zararlar verebilmektedir. Bu seslere yakından uzun süre mDevamını oku
Şiddetli Sesler Kulaklarımıza Nasıl Zarar Verebilir?
Çevremizde duyduğumuz sesleri kulağımız aracılığı ile işitiriz. Bu seslerin bazıları kulaklarımıza zarar verebilmektedir. Çok yakından dinlediğimiz veya çok şiddetli sesler kulağımıza ciddi zararlar verebilmektedir. Bu seslere yakından uzun süre maruz kalmamız halinde kulak zarının zarar geçici ve kalıcı hasar görmesi, baş ağrısı, mide bulantısı ve çeşitli ciddi rahatsızlıklara sebep olabilir. Bu nedenden ötürü düğünlerde, konserlerde ve diğer eğlence alanlarında şiddetli seslere doğrudan kalmaktan kaçınmalı, daha sakin seslerin olduğu yerlerde bulunmalıyız.
Düğünler, nişanlar, konser alanları, okullardaki etkinlikler ve çeşitli ses kaynaklarının olduğu yerlerde bulunmak çok tehlikeli olabilmektedir. Kulaklık, kulak tıkacı gibi önlemler alamıyorsak bu tarz bölgelerde uzun süre durmak insanların başını ciddi şekilde ağrıtıp kulaklarına zarar vermektedir. Şiddetli seslere uzun süre maruz kalmak insanların kulaklarında kalıcı hasara bile neden olmaktadır. Bu hasarlar geri dönüşü olmayan, insanları hayatının geri kalanında büyük sorunlar yaşamasına neden olabilmektedir.
Sesleri duymamıza yarayan duyu organlarımızdan olan kulak, bir çok işlevi yerine getirmektedir. Çevremizde duyduğumuz sesleri algılamak, bunları işlemek ve beyne iletmek görevi çok önemlidir. Bu nedenden ötürü kulak sağlığımızı korumamız gerekmektedir. Kulağımızı düzenli temizlemeli, duştayken özenle yıkamalı, şiddetli seslerden ve yakın mesafedeki seslerden kaçınmalıyız. Bu tarz durumları uygulayarak kulak ve vücut sağlığımızı koruyabiliriz.
Daha az görPürüzsüz Bir Yüzey Nasıl Pürüzlü Hâle Getirilebilir?
Pürüzsüz Bir Yüzey Nasıl Pürüzlü Hâle Getirilebilir? Pürüzsüz yapıların özelliği o yapıyı kazanmak için birtakım işlemlerden geçip o şekilde mevcut olan yapıya sahip olmalarıdır. Bu durumda pürüzsüz yüzeylerini bozmanın yolu, onların yapılarını bozmak; belli olan yapılarını kırmak, parçalamak ve yakDevamını oku
Pürüzsüz Bir Yüzey Nasıl Pürüzlü Hâle Getirilebilir?
Pürüzsüz yapıların özelliği o yapıyı kazanmak için birtakım işlemlerden geçip o şekilde mevcut olan yapıya sahip olmalarıdır. Bu durumda pürüzsüz yüzeylerini bozmanın yolu, onların yapılarını bozmak; belli olan yapılarını kırmak, parçalamak ve yakmak gibi yöntemler yüzeyindeki pürüzsüz yüzeyi pürüzsüz bir hale getirmektir. Bu yöntemlerle artık o yüzeylere dokunduğumuzda pürüzsüzlüklerini kaybettiklerini göreceğiz.
Pürüzsüz bir yapı olan cama sert bir müdahale uygulayarak onu çatlatmak, onun üstü dümdüz olan yapısını bozacaktır ve dokunulduğunda artık düzgün olmadığı görülecektir. Bu durumda artık pürüzsüz bir yüzey olma özelliğini kaybedecek ve uygulanan şiddete karşın çatlayıp pürüzlü bir yüzey haline gelecektir. Aynı zamanda bir parkeyi üst kısmından parçalamak da onun düzgün yapısını kaybetmesine sebep olacaktır.
Düzgün plastik bir yüzeyi ateş kullanarak yakıp eritmek onun düzgün yapısını bozacaktır. Düzgün yapısı bozulan plastik bir süre sonra maddesel olarak da değişime uğrayacağından artık pürüzsüz bir madde olma özelliğini kaybeder. Pürüzlü bir hale bürünür ve dokunulduğunda rahat bir şekilde yaşadığı değişim kişiler tarafından gözlemlenebilecek seviyeye gelir. Bu yöntem düz bir parkede de yine kullanılabilir.
Daha az gör